arif
menon – peki ama, sokrates, olm, ne olduğunu hiç bilmediğin bir ziki nasıl araştırabilirsin? hiç bilinmeyen bir şeyi araştırmak için, onu ne şekilde tasarlayacaksın amk? diyelim ki, bahtın oldu da iyi bir nokta buldun, bu noktanın o nesneye ait olduğunu nereden anlayacaksın la ?
sokrates – ben seni anladım kardeş ama beni de bi dinle? mantık oyuncularının o tanınmış sözünü ortaya atıyorsun. o dediğine göre insan için ne bildiği şey üzerinde araştırmada bulunmak mümkündür, ne de bilmediği şey üzerinde; bilinen şey üzerinde araştırmaya gerek yok amk çünkü zaten bilinir. eee, bilinmeyen şeye gelince, efendim, ne araştırılacağı bilinmediği için araştırma olamaz.
menon – nası ya sokrates, laf dedin amk şimdi he.
sokrates – bence değil amk.
menon – nesi yanlış lan?
sokrates – haaa geldin mi lafıma… olm allah işlerinde bilge olan erkek ve kadınlardan duydum lan…
menon – ne duydun amk ?
sokrates – doğru, güzel şeyler..
menon – kim lan onlar? adres ver amk. söyledikleri şeyler ne idi ?
sokrates. – olm, bunlar gördükleri işlerin sebeplerini anlatmağa çalışan rahipler tipler tamam mı, böyle kadın, erkek rahipler falan. bunlardan başka pindaros diye bi ibneyi, daha birçok şairleri, hakkaten tanrısal bütün insanları söyleyebilirim. bunlar diyor ki amk, insanın ruhu tamam mı, ölmez, bazen hayattan uzaklaşır (ki buna ölüm diyoruz) bazen yeniden hayata döner; ama hiçbir vakit yok olmaz; bunun için insanın hayatı sonuna kadar dine uygun olmalıdır, diyorlar.
sokrates. – tamam lan. ama o kadar hukukumuz olduğu için elimden geldiği kadar çalışacağım. yanındaki hizmetçilerden birini çağır da istediğin şeyi onun üzerinde sana göstereyim.
menon.- vaaay hizmetçi hağ? çok güzel amk. (bir köleye işaret eder) yeşilli, gel lan buraya.
sokrates.- bizim mahellenin çocuğu mu bu?
menon.- he ya, evimde doğdu.
sokrates.- ok kenks. şimdi dikkat et: benden mi öğrenecek, yoksa hatırlayacak mı?
menon.- peki amk.
sokrates.- (köleye) söyle bakim koç, şu dört kenarlı şeklin kare olduğunu biliyon mu?
köle.- he dayı.
sokrates.- afferim.kare olan bir şekilde bu dört kenar eşittir, di mi ?
köle.- he ya.
sokrates.- ortadan geçen bu doğru çizgiler de eşit mi peki?
köle.- heee.
sokrates. – bu çeşit bir şekil daha büyük veya daha küçük olamaz mı amk ?
köle.- olma mı?
sokrates.- bu kenara iki ayak uzunluğu, şu kenara da iki ayak uzunluğu verilse, hepsinin boyutu ne olur koç ? söyle düşün amk: bu kenarda iki ayak, şu kenarda da bir ayak olsaydı, şekil iki kere bir ayak olmaz mı idi ?
köle.- olurdu valla.
sokrates. – ama ikinci kenarda iki ayak olduğuna göre bu, iki kere iki etmez mi ?
köle.- eder hacı.
sokrates.- heeğ, demek ki o zaman şekil iki kere iki ayak olur.
köle. – evet abi.
sokrates.- iki kere iki ayak ne eder? hesap et de bana söyle bakim.
köle.- kırk eder hehehe. şaka la şaka, dört eder amk.
sokrates.- espiri yapma piç, laf konuşuyoruz burda, ik rekat rahat dur. heğğ, ne diyodum, kenarları eşit olup bunun iki misli ve benzeri olan bir şekil daha bulunamaz mı?
köle.- pardon abi, saygılar. bulunur abisi.
sokrates.- bu kaç ayak olur ? at yarışı gibi düşün olm.
köle.- sekiz.
sokrates.- peki abisi. şimdi bu yeni şekilde her kenarın boyunun ne olacağını söylemeğe çalış. birincide kenarın uzunluğu iki ayaktı. bunun iki misli olan ikincide ne kadar olur ?
köle. – tabii iki misli olur, abi.
sokrates. – görüyorsun ya, menon ibnesi, köleye birşey öğretmiyorum amk: sadece soru sordum amk. şu anda o sekiz ayaklık kareyi verecek olan kenar ne uzunluktadır, bildiğini sanıyor, öyle değil mi ?
menon.- ehehe evet. :p
sokrates. – peki, biliyor mu amk ?
menon.- yook la ne bilmesi, nerden bilcek o kıro!.
sokrates. – eheheheheh. o bu kenarın, öncekinin iki misli olduğunu sanıyor ama amk?
menon.- doğru :p
sokrates.- şimdi bak olm, kendiliğinden nasıl doğru bir sırada hatırlayacak, iyi izleyin beni amk. (köleye) söyle bakalım deliğanlı: iki misli alınan bir kenar, iki kere daha büyük bir şekil meydana getirir diyorsun, di mi ? tamaaaam, şimdi beni iyi dinle. ben bir kenarı uzun, bir kenarı kısa bir şekil demiyorum amk, aradığın öyle bir şekil ki, birincinin her yönden benzeri olduğu halde onun iki misli, yani sekiz ayaklık olsun. bak bakim, kenar iki misline çıkarılınca bunu elde edebilir misin ?
köle.- evet abi.
sokrates.- şu gördüğün kenar var ya. ahaha sana girsin! ahaha yok la yok, şu gördüğün kenara kendine eşit bir uzunluk katarsan, iki misline çıkarılmış olur mu?
köle.- doğrudur abim.
sokrates.- o halde biz böyle dört kenar çizecek olursak, sekiz ayaklık şekil bu kenarlar üzerine kurulmuş olacak.
köle.- heeeğ.
sokrates.- birincinin örneğine göre şimdi dört kenarı da çizelim. şimdi bak bakim aslan parçası, senin söylediğin sekiz ayaklık şekil meydana geldi mi?
köle.- geldi abi.
sokrates.- bu yeni şekilde dört ayaklık ilk şekle eşit dört şekil var, di mi?
köle.- heğ.
sokrates. – o halde bu yeni şekil dört kere daha büyük olmayacak mı lan?
köle.- tabii öyle olcak abi nolacığıdı başka?
sokrates.- şiveni sikim amk. neyse. birşey başka bir şeyden dört kere daha büyük olursa, onun iki misli mi olur?
köle.- böyle şey olmaz amk.
sokrates.- ee, sen söyle o zaman amk, ne olur lan, nolur??
köle.- dört misli olur abim.
sokrates.- eee gördün mü koç, bir kenarı iki misline çıkarmakla, iki kere değil, dört kere daha büyük bir şekil elde ediyon.
köle. – he valla.
sokrates. – dört kere dördün on altı eder, de mi?
köle.- heğ.
sokrates.- o vakit hangi kenarla sekiz ayaklık bir şekil elde edebiliriz? bu son kenar bize birinci şeklin dört misli büyüklükte bir şekil vermiyor mu lan?
köle.- veriyo.
sokrates.- bu kenarın yarısı uzunluktaki kenar da dört ayaklık bir şekil meydana getiriyor, di mi ?
köle.- evet abi.
sokrates.- pekiğğ, sekiz ayaklık şekil dörtlüğün iki misli, on altılığın da yarısı değil midir?
köle.- tabii abi ayıpsın.
sokrates. – o halde bize birinden daha kısa ötekinden daha uzun bir kenar lâzım.
köle.- kapıp getirim abi?
sokrates.- öyle değil lan, bi dur. şimdi nasıl düşünüyorsan aynen öyle delikanlı gibi cevap ver : ilk karemizdeki kenar iki, ikincideki dört ayak değil miydi?
köle.- doğrudur abim.
sokrates.- o halde sekiz ayaklık bir şekil elde etmek için bize, iki ayak olan birinciden daha uzun, dört ayak olan ikinciden daha kısa bir kenar lâzım.
köle.- evet.
***
sokrates. – anımsama yolunda onun şimdiden ne kadar ilerlediğini gördün mü olm, menon. düşün amk, sekiz ayaklık kare kenarının ne olduğunu bilmeden, bunu şimdi de bilmiyor ya, bildiğini sanıyor mal eheh, hiç bir güçlüğün farkında olmadan, bilen adamların güveniyle cevap veriyordu ibne. o şimdi çıkmaza girdiğinin farkında… göte geldi ibne.bilmiyor ama, bildiğini sanmıyor lavuk.
menon.- hakkın var aga.
sokrates. – bilmediği şey karşısında şimdiki durumu daha iyi değil mi?
menon.- evet, bence de öyle amk.
sokrates.- onu çıkmaza götürdük, yassı balığın yaptığı gibi uyuşturduk, ağzına sıçtık mı, ona bir zarar verdik mi ?
menon. – yok lan bişi olmaz ona, o ne köpektir oo.
sokrates.- ya olm ben çok aldanıyorum, yahut onun, gerçeğin karşısındaki durumunun ne olduğunu bulmasına iyi yardım ettik. çünkü şimdi, bilmediği için, araştırmaktan zevk duyacak; halbuki daha önce, herkesin karşısında bir karenin iki mislini elde etmek için, kenarının iki mislini almak gerektiğini hiç çekinmeden söyleyebiliyordu kefal.
menon.- heralde.
sokrates.- bilgisizliğini anlamasından doğan sıkıntıyı ve bilmek isteğini duymadan önce, bilmediği, fakat bildiğini sandığı bir şeyi araştırmayı veyahut öğrenmeyi dener miydi?
menon.- yok be abi.
sokrates.- o halde uyuşması işine yaradı.
menon.- ehh, gibii..
sokrates.- şimdi girdiği bu çıkmazda benimle araştırmaya devam ederken, hiçbir şey öğretmediğim halde, ona neler bulduracak, görcen amk. ben onu sorguya çekmekten başka bir şey yapmıcam. sen de, ona düşüncesini sorularımla söyletecek yerde ders vermeğe kalkışmamam için bana göz kulak ol, (köleye dönerek) cevap ver la. önümüzde dört ayaklık bir şekil var, değil mi?
***
anytos. – arkadaşlar kim, sokrates, tanıyo muyuz?
sokrates. – ya artis artis konuşan (sofist) tipler olduğunu sen de biliyon hacı. salla. napıyon akşam, geliyon mu kaveye?
anytos. – yok be abi, akşam tapınağın orda içicez (symposion) arkadaşlarla.
sokrates. – vaay ortam yapıyosun abini çaarmıyosun?
anytos. – olur mu abi, ben seni almaya geldim, cukka sağlam, iyi bi içelim diyorum bu akşam, kafaları kıralım.
sokrates. – olm gene mi kız meselesi yoksa?
anytos. – anlatırım be abi, şimdi şey yapmayalım.
sokrates. – eheh genç adamsın olur öyle. neyse şu lavuklara selam verim de kaçızlayalım. (menon’a dönerek) genşler! hadi ben kaçtım, muhabbetiniz daim olsun.
menon.- sağol abisi, yine bekleriz.
sokrates. – taaam la taam, hadi eyvalla.