Buğra Kavukçuoğlu – http://bkavukcuoglu.blogspot.com
feriköyde pazartesileri perşembeleri
hangisinde kese denk tutmuşsa artık
dağılmış görevlerimizle giderdik pazara
şimdi baksan annemin annesinin yüzüne
deneyim deneyim okursun ıspanağın
her ne kadar türlü de pişecek olsa
en iyisini bulabildiğini, pırasa da dahil.
pek yemem hala sebze ve türevlerini
zaten matematiği de ileriye götüremedim
daha keyifli amaçlara hallendim kendimce
bol bol ekşi ya da çok tatlı bir meyve
bütün albenisiydi pazarı dolanma halinin
iki tekerli bez arabayı dışarıda tutarsak
bütün pazar bir pist edasında kurulmuşken
ağırlığı her geçen seviyede artan bir sürüş
işte benim görevim buydu, eğlenebilmek
kaybolmaktan korkacak kadar aciz
kaybolabilecek kadar aptal hiç
olmadım şükür.
ha dedemin görevi
arabayı eve sürdüğüm yerden itibaren sırtlayıp
oturduğumuz kata kadar taşımak değil sadece
en güzel mevsim meyvesini seçmek
ya da meyve seçmek ama hep en güzelini
bir de keseyi gevşetmek, büzmek, boş tutmamak
nasıl yaptığını öğreşecek vaktimiz olmadı
ama dedem öldükten sonra bir daha hiç
güzel bir mandalina yemedim
hiç.