Şu insanların istemediğin kadar yetenekleri var. Yürüyorlar, sevişiyorlar, tükürüyorlar bir de çok rahat kafa şişiriyorlar. Her insan bir pompa, her insan bir balon, ikisini ayni anda olamıyorlar. Nasıl aynı anda iki yerde olamıyorlarsa… Hoş paralel evren diye de bir kavram var ama karıştırmayın şimdi onu. Aynı anda her iki yerde olsak. Garip olurdu. Böyle bir film vardı, Brad Pit’in karısı,eski karısı oynuyordu. Adı baya bir garipti kadının. Gvvyneth Patrol mu neydi? Kız metroyu kaçırıyordu, birde kaçırmıyordu ve yeterinden fazla olaylar değişiyordu bu ikisi arasında. Yani bireyi merkez alırsan dünya nüfusu böyle bir olay sonucu ikiye katlanıyor. Toplumu merkez alırsak işler baya bir karışıyor. O zaman ne olurdu acep? Birey dahil bireyi tanıyan herkes sapıtırdı herhalde. Bireyi x olarak al. Metroyu kaçıran x1, kaçırmayan x2. Birde bu x’i seven bir y. X’in metroya binme amacı y ile buluşmak. X1 buluştu y ile ve her şey yolunda. Ama eninde sonunda x2 de y ile buluşacak. O zaman ne olacak, dananın kuyruğu kopacak. O filmde İkisinin bir karışımı vardı galiba, tam hatırlamıyorum.
“Hatırlamıyorum”. Bunun eş anlamlısı “unuttum” idi herhalde. Peki “unuttuğumu unuttum” ne demek? iki olumsuz bir olumlu ederdi edebiyatta. Da unutmak olumsuz mu? Adam x’i düşünüyor. Sonra x’i unutuyor, daha sonra ise x’i unuttuğunu unutuyor. Asllnda biraz 1×1=1′ e benzedi bu. Ama unuttuğunu unutmak 1×1 = 0 olmalı. Çünkü iki kere unutunca, x, adamın kafasından tamamiyle siliniyor. 1×1 = 0 olamadığına göre en mantıklı olarak 1×0 = 0 diyebiliriz. Evet daha doğru bu; İlk unutma eyleminde hala ” ulan neydi bu” diye kasma hakkına sahibiz, yani 1. Unuttuğumuzu unutunca o eldeki 1’i de kaybediyoruz ve 0’ı kazanıyoruz. Evet evet bu 1×0 = 0. Ulan, matematik hocası derdi: ” Olum kaçış yok bundan, matematik her yerinde”. Şimdi bu şey edebiyatıma bile girdiyse ben daha ne diyeyim.
Matematik. Fizikte, kimyada, parada, ideolojide, evrende… Matematik, Fizik, Kimya: Muhteşem üçlü. Nedense birbirlerinden hiç kaçamıyorlar. Şimdi bunlar zıtta değiller, bu noktadan birbirlerine ihtiyaçları yok. Ama bir bütünler ( mi? ). Evet ya bütünler tabi. Matematik olmadan fizik veya kimya, fizik olmadan matematik veya kimya, kimya olmadan matematik veya fizik kalır mı? Kalır tabi, tabi de ne anlamı kalır. Yani bütünler. “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için”. Dört silahşörlerdi di mi bunu söyleyenler. Küçükken ” Abi bunlar üç kişi neden dört silahşor” diye sorduğumu hatırlıyorum. Aslında fazla da seyredememiştim. Çizgi filmleri filan vardı galiba. Şimdi üç, dört silahşör bahane de şövalyelik diye bir şey var. Dragon-lance serisini okuyanlar ( oynayanlar ) bilirler Solamniya Şövalyeleri’nl. Bilirler “Eth Sularus Oth Mitas’ı. Bilirler Sturm Brightblade’i. Bilirler Huma’yı. Alhana’ya yerden göğe kadar hak vermiştim Sturm’a aşık olduğunda. Uzun süre kendime gelememiştim Sturm öldüğünde. Aslında kız olsam Sturm’e aşık olurdum. Frp oynayan bir adam olduğum için fazla zorlamazdı da beni. Amerikan filmlerinde olurdu; hayali bir arkadaşı olan çocuklar. Hayali arkadaş, hayali sevgili, hayali karakter… intihar eden bir kız vardı kulağıma öyle geldi en azından- frp’dekl karakteri öldüğü için. Yadırgayan çok olmuştu. Bense baya normal karşılamıştım, idealist bir insanım, böyle şeyler kolay benim için.
idealizm… Gereğinden fazla rahat. Her hangi bir olayda, her hangi bir koşulda ‘nasıl olsa madde yok” deyip geçebiliyorsunuz. “Abi araba geliyor çekil. Ne arabası canım araba diye bir şey yok”. Nah yok! öldün geberdin işte…
Ölüm de ayrı bir vaka. Ölüm Bilinmeyen. Ne demiş Lovercraft: “İnsanların en eski duygusu korkudur. En güçlü korku İse bilinmeyen korkusudur”. Doğru söylemiş. İnsan neden mücadele etmez, korkar çünkü. Mücadele, ölümün kanmasıdır. Mahalle muhabbetlerinde geçerdi “Kanka” lafı. kan kardeş ha… Gelenek mi desem, ne desem? Garip bir durum. Sadece Türkiye’ye özel değil. Iced Earth’in “Watching over Me” şarkısında ” bioodbrothers at the age of ten ( 10 yaşında kan kardeşleri )” der. Eğer yetmediyse Iron Maiden’ın ‘Bloodbrothers” diye şarkısı vardır.
Geçenlerde fark ettim de, bizim eski Türk popunun çoğu şarkısı yabancı şarkılardan aranjman ( böyle miydi bu şeyin adı ? ). Tanju Okan’ın bile çoğu şarkısı böyle. “Arkadaş dur bekle” Vickly Leandres’in “Auntie” adlı şarkısı, “Bir falcı vardı – Georges Moustaki’nin “Ma Liberté’si, “iki yabancı – Frank Siantra’nın “Strangers in the night’ı… içim biraz burkulmadı değil. Koskoca Tanju abimizin bu güzel şarkılarını kendisinin zannederdim… Bir de Tanju diye futbolcu vardı. Reklamlara filan çıkmıştı. “Arkadaş”, benzeri bir şeyle bitiyordu reklam. Çikolata yiyip maça çıkıyordu galiba. Enerji verir hesabı. Çikolata veya şekerin ayrı bir kullanım alanı da vardır. Alkol alırken yanında yersiniz. Kalkış izniniz verilmiş olur böylece. Bir arkadaş vardı, agzina dört küp şeker allp bir fırt sek votka İçiyordu. Siz tahmin edin n’oldu herife. Hoş gerisini bende bilmiyorum zaten. Aslında bu herif arkadaşım değil. Tanımıyorum bile adamı. Başka birisi anlatmıştı. Bu yukarıdaki gibi konuşmayı bir filmden Öğrendim. Ne filmin ne de oyuncuların adını hatırlıyorum. Çocuk psikiatriste ( kesin yanlış yazdım ) gidiyordu. Çocuk bir fıkra anlatıyordu: “uçağa bindim İncik ettim boncuk oldum…” Adam da “sen o uçağa hiç binmedin ki” demişti. Çocuk: “Olsun birinci ağızdan daha güzel’dlye yanıtlamıştı. Adamla çocuk sıkı fıkı olunca adam aynı fıkrayı barda başka bir arkadaşına anlatıyordu. Arkadaşı: “sen o uçağa hiç binmedin ki” dediğinde “olsun birinci ağızdan daha güzel” cevabını vermişti. Neden bilmiyorum ama çok sevmiştim bu diyalogu.