askin_yucel@hotmaiLcom Aşkın Yücel – Taksim
Televizyondaki adam heyecanla bağırıyor: 5 deniz mili…
Dört köşesinde yaşadığı çağın ,üretildiği yerin,yeni olanın esnekliğini,estetiğini hissettiren,içindeki mekanizmayla Newton fiziğine ve Edison’a borçlu, 220 volt alternatif akıma muhtaç,çoğu zaman ‘bir elektrikli ev eşyası olduğunu unuttuğumuz alet. Anlam yüklemediğimiz yada bize rol biçmesine izin vermediğimiz koşulda -ki bu koşulu normal şartlar altına ,havasız laboratuar ortamına benzetebiliriz- Ütüden
Kanal değişiyor.. .Ütü Reklamı…
elektrikli süpürgeden
Kanal değişiyor…Elektrikli süpürge reklamı…
aspiratörden bir farkı olmadığını varsayabiliriz.
Kanal değişiyor.. Klima reklamı…
İzlerken eğer baktığımızın bir elektrikli ev eşyası olduğunu görürsek ve ona ‘nesne dersek; izlediklerimize ‘nesne üssü’ adını verebiliriz.
Kanal değişiyor… Televizyon reklamı!
“Televizyonun bizi bir şekilde tanrılaştırdığını düşünmüyor musunuz? Her kanalda ayrı bir hayat var ve nerdeyse saat başı hayatlar değişiyor. Onlar farkında olmasa da,sen bütün dünyayı gözetleyebilirsin” Bu da bir başka tartışma konusu olabilir.
Kanal değişiyor.. Ana haber bülteni.
Kanal değişiyor.. .Reality Show…
Kanal değişiyor… Yarışma programı
Kanal değişiyor.. .Televizyondaki adam heyecanla bağırıyor:4 deniz mili…
Karayipler’de romantik bir gece fakat coğrafya kitaplarından dünya olduğunu öğrendiğimiz
Kanal değişiyor.. .Bir sahil filmi…
geoid şeklin başka bir yerine ise bombalar düşüyor.CNN muhabiri uçuşan füzeleri muhteşem bir havai fişek gösterisi olarak betimliyor.Başka birisi ise insanlara acı ve ölüm götüren silahlar olarak.
Kanal değişiyor… Uçuşan füzeler…
Kelimeler.. .Arşivlerimizi tazeleyelim… Dramatik olarak tanımlanabiliyor veya yapanların insan olamayacağı bir olay olarak.
Kanal sabit…Bir çocuk annesinin kucağında ölüyor.
Karşı duruş,duyarlılık: vicdani sorumluluklar. Suçluları arama,eylemler,yardım kampanyaları: insani görevler. Arşivlerimizi tazeleyelim… Açılmış banka hesapları…
Kanal değişiyor…Banka hesap numaraları..
Hazırlanmış dövizler,afişler,atılmış sloganlar
Kanal değişiyor.. .Eylem görüntüleri…
Çekilmiş filmler
Kanal değişiyor…Savaşa karşı bir film..
Duyarlı sanatçıların topluca verdikleri konserler,çektikleri klipler…
Kanal değişiyor…Savaşa hiç gerek yok klibi…
Hiçbiri yadsınabilecek ‘şeyler değiller… Ama felaket yakınımızda olmadıkça
Kanal değişiyor.. .Deprem görüntüleri…
Bomba önümüze düşmedikçe
Kanal değişiyor…Savaş filmi..
Ölen çocuk bizimkisi olmadıkça hissedemiyoruz.Hepsi görüntü ve kelimelerden ibaret.
Kanal sabit.. .Bir çocuk annesinin kucağında ölüyor.
Karayipler’ de romantik bir gece ya da
Kanal değişiyor.. .Bir sahil filmi…
Nesne üssünde bir görüntü
Kanal sabit…Bir çocuk annesinin kucağında ölüyor.
Bu gazetede fotoğraf da olabilirdi.
Vapur her zamanki saatinde hareket etmiş bulunuyor. Antenleri kaybetmiş karıncalar gibi hareket eden canlılar topluluğu
T Dİ Şehir hatları vapurunun alt bölümünde, kıç tarafında köşede bir gazete açılıyor. Annesinin kucağında ölen çocuğun görüntüsü bir an için göz kırpıyor.
Gazete kapanıyor.
Dünyanın bize gösterilişi mi, bizim dünyayı görüşümüz mü? Coğrafya hocasının derse getirdiği plastik model küreyle en somutlaştırılmış dünya imgesine sahip olmuş bizler bunu da tartışabiliriz.
Beyaz korkulukların ardındaki, atmosfere göre renk alan deniz kıyıya doğru usulca uzanıyor.Gökyüzünün kubbemsi görünümünü vapur engellese de bir bölümü görülebiliyor.
Gözler,aradığı şey kendisinin arkasında olmasına rağmen ileriye bakabilir.
Görüntü gözlerden sarı noktaya oradan içeriye doğru süzülüyor.
İnce, uzun beyaz bir sütun ve üzerinde yukarıdan aşağıya siyah renkle yazılmış ‘ O Ç K D’…
Televizyondaki adam heyecanla bağırıyor. 3 deniz mili…
Acımak için kurbana herhangi bir kritere göre, daha alt bir seviyede değer biçmemiz gerekir.
Kanal değişiyor.. .Acı çeken bir hayvan
Veya …
Ötekileştiriyor muyuz?
Kanal değişiyor…Üstü başı yırtık, ayakları çıplak bir sokak çocuğu
Bir şeyler hissedebiliyor muyuz?Çok mu sinmatografik bir öğe?
Kanal değişiyor.. .Bir bacak sahibi tarafından testereyle kesiliyor..
Gündelik hayat daha mı etkili olur?
Kanal değişiyor…Siyah bir mercedes duvara tosluyor.
Veya bir şey vermek için arkasından koştuğumuz arkadaşımıza bir araç çarpıyor. Hissedebiliyoruz,sarsıcı olabilirler ama yeterince derin değil.
Kanal değişiyor…Koşan bir adama araba çarpıyor.
Biraz daha sağa…
Denizin derinliği gözlerine yansıyordu.
İnce, uzun beyaz bir sütun ve üzerinde yukarıdan aşağıya siyah renkle yazılmış ‘ F İA O’…
Televizyondaki adam heyecanla bağırıyor2 deniz mili…
Silah bize doğrultulursa,kendimiz tehdit altındaysak hissedebiliyoruz.Bu koşulda ise ürettiğimiz son kaçış yolunu kullanıyoruz.
Televizyonun statik elektrik yüklü petekti yapısıyla başbaşayız.Yansıyan dekorda bir silah gözükmekte.Silah doğruluyor.
-Bana yapmayın ona yapın! O herhangi bir kişi,herhangi bir şey olabilir,
Silah biraz yana çevriliyor.
Kendimiz dışında.
Silah biraz daha yana çevriliyor.
Daha geniş…
İnce, uzun beyaz bir sütun ve üzerinde yukarıdan aşağıya siyah renkle yazılmış ‘ T İ FR S’… Televizyondaki adam heyecanla bağırıyor. 1 deniz mili…
Hayatımızda kendimizden başka bir şey yok.Bizler başrol oyuncularıyız ve ‘diğerlerini’ kolayca yardımcı role itebiliyoruz hatta ‘ötekilerini’ figüran,dekor bile yapabiliyoruz.
Hangimiz bir şekilde adamlarımızın olmasını istemeyiz?
Yine televizyonun petekli dokusuyla başbaşayız. Siluet halinde başrol oyuncusu gözükmekte.
Sigara içmekte. Kafasına silah dayanmakta.
“Tamamı parçaların toplamından az olabiliyor.” *
İnce, uzun beyaz bir sütun ve üzerinde yukarıdan aşağıya siyah renkle yazılmış: ‘.STAT-M ÇGU-.İÜD-O NN -İR”
Kanal değişiyor…Silah patlıyor.
Televizyondaki adam soluk veriyor. 0 deniz mili…
Bu tıpkı ‘OÇKD-FİAO-TİFRS-.S TA T – M Ç G U – . İÜ D – O NNU- İ R – N’ in T.M.O OFİS ÇİFTÇİNİN KARAGÜN DOSTUDUR’ diye okunması gibidir.
İnce ,uzun beyaz sütunlar…
Hissedemememiz,yeterince derin olmayışı, ve hayatımızda kendimiz dışında bir şeyin olmaması birer sonuçtur.Hissetmeye çalışmak,hissediyor gibi davranmak,başkaları da var demek birer kimlik,imaj ve slogandan öteye geçemiyor.
Satranç tahtasında bir hamle yapılıyor ve karşılığı veriliyor.
Neden olanlarla değil sonuçlarla ilgileniyoruz.Muhalefetin biçimi belirlenmiştir.
Başrol oyuncusu istediği ürünü tuşlayıp, şeker miktarını belirledikten sonra kahvesi hazırlanıyor.
Her gün daha da mükemmelleşiyoruz ve başrolümüzü kusursuz İcra edebilmemiz için her türlü imkan seferber ediliyor. Teknik olarak bir problem olmayabilir; fakat sorun anlam yüklediğimizde veya bize rol biçmesinde…
Kahvesini alıyor.
En yalın,insani eylemlerimiz ‘bir şey isteyebilme’,’iletişime geçebilme’,’bir etki yada tepki basit bir iç mantık silsilesinden sonra iç dünyamızın istemediği durumlar haline geliyor. Yapmadığımıza bir süre sonra ihtiyaç duymuyoruz ve ihtiyaç duymadığımız için yapmadığımızı iddia ediyoruz. Zaaflarımızla var olmak yerine imajlarla süslenmiş mükemmelliği arayan bir ürün olmaya başlıyoruz.
Başka bir makineden kolasını alıyor.
City toilet e 3 adet 100 tl atıyor ve kapıyı açıyor.
Kapı kapanıyor.
Otobüse Akbil basıyor
Yalnızlaşıyoruz ve kimse yokken her şey mükemmel.Başkalarının varlığı ise rahatsızlık konusu olabiliyor.Siz hangisini tercih edersiniz?
Boş bir alt geçit ve Eminönündeki alt geçitler…
Çevremizde,gündelik hayatımızda bizi başrol oyuncu¬luğuna,mükemmelliğe iten ne varsa, ilişkilerimizi,ilişkilenmemizi değiştirmemiz gerekiyor.Belki o zaman bir şeyler hissedebiliriz
Go tahtasına bir taş konuyor.
Karşılıksız selam verebilmek…
Başrol oyuncusu ‘merhabalar” diyor.
Ve “OÇKD-F İAO-Tİ FRS-.STAT-M ÇGU
-. İ Ü D – O NNU- İR-N” ninT.M.O OFİS ÇİFTÇİNİN KARAGÜN DOSTUDUR olduğu söylendiğinde bunun öyle olma olasılığını açık bırakmak.Kabul edebilmek…
İnce,uzun .beyaz sütunlar…
Alıcılarınızın ve algılarınızın ayarları ile oynayınız.
Ve Karıncalı görüntüler…
*Chuck Palahniuk