irem güven iremguven59@hotmail.com
Sokaklar, şehrin can damarları, akıp gitmenin ve akıntıya yön vermede bireyin etkiyebilmesi olasılığı. Bununla birlikte, birey; yalnızlaşmış, örgütsüzleşmiş ve organize olamaz hale gelmişse sözünün, düşüncesinin ve eyleminin kabul görmediği, etkisiz kaldığı yer. Demek oluyor ki, Sokaklar (ve meydanlar ve alanlar ve toplulukların toplumun gözü önünde bir araya gelebildiği ve gelmek durumunda-zorunluluğunda değil- olduğu mekanlar, ki tek özellikleri mekan olmak diyemeyeceğimiz, zihinsel süreçlerde de -rüyalar, dil, düşünceler, duygulanımlar…- var olan ve bunları dönüştürebilen), dayanışmanın oluşturulduğu ve yaşandığı yerler olmalıdır. Bu nedenledir ki 1 Mayıs’ta sokaklarda, alanlarda (ister Taksim olsun, ister başka bir alan –ki, aşağıda belirttiğim gibi, Taksim tarihsel önemi bakımından öbür alanlardan ayrılır) bulunmak, emek ve “dayanışma” gününü kutsamadan kutlamak, modern toplumsal hayatın içinde var olmak için elzemdir.
“Modernite, Sokaklarındaki safi beladan beslenmiştir ve bunların gürültü ve uyumsuzluğunu güzellik ve hakikate çevirmiştir”.** Yani, insan hammadesini, önceden birbiriyle uyumsuz ve alakasız görünen bireylerin, bir amaç doğrultusunda bir araya gelerek örgütlenmesi olanağını sunmuştur modern insana. Toplum hayatının, herkesin gözü önünde yapılanlarla şekillendiği yerlerdir Sokaklar; herhangi bir insanı kapalı alanlarda, binalarda (kamusal bile olsalar) çok daha fazla “gösterir”. Bir anlamda, toplumsal düzenle etkileşime girdiğiniz, ona cevap verdiğiniz, yani yanında veya karşısında yer aldığınızı söylediğiniz ve gösterdiğiniz mekanlardır. 1 Mayıs’da Taksim’e çıkmaya çalışmak ve 2009’da, nihayet, yine de ne kadar saçmadır ki “makul” bir sayıyla çıkmak, hem bugünkü iktidar“lar”a, hem de tarihe; gizli saklı, kapalı kapılar ardında, çıkar uğruna yapılan hesaplara, bunları yapan bireylerin(?!) ve kurumların kokuşmuşluğuna, aynı anda hem yüzsüz (polis söz konusuysa “aynasız”) hem de ikiyüzlü olabilmelerine sorulan bir soru ve “1 Mayıs 77’de buradan ateş edenler bulunsun” pankartıyla verilen “!”li bir cevaptır (hem soru hem de cevap olması dolayısıyla da bir sorgudur). Sorgu olması dolayısıyla da bütünlüklü ve diyalektiktir. Devletin, devleti yönetenlerin ve kukla olan aynasızların, kitlelerin 1 Mayıs’da Taksim’e çıkmalarına engel olmaya çalışmaları da bu sorgunun bütünlüğünün bünyesinde barındırdığı tehdidi bilmelerinden, kuruldukları koltuklardan tekme tokat indirileceklerinden korkmalarındandır. ’77 Mayısındaki katliamı da “sosyalizm tehlikesi”ne karşı gerçekleştirmişlerdi. DİSK, ’77 deki kutlamalardan önce “Gelin Milliyetçi Cephe’nin işini Taksim’de bitirelim” çağrısı yapmıştı. Eylem alanında, Intercontinental Hotel (bugünkü “The” Marmara Hotel, ki, 1 yıl önce kapatılmıştı -tabii kağıt üzerinde-, peki sizce ateş açanların otele girmesini kimler sağladı acaba?!) binasından açılan ateşten kaçmaya çalışan kalabalığı aynasızlar, bir kamyonet tarafından kapatılmış dar Kazancı Yokuşu’na sürerek o gün gerçekleşen 36 ölüme epey bir katkıda bulundular. Yaylım ateşi altında kalan kalabalık da birbirini ezerek, kurtulmaya çalışıyordu. Yani o gün, orada, 1 Mayıs’ın iki dayanağından biri olan dayanışmayı yok ederek, solun ve mücadelenin ana damarlarından birinde büyük bir yarık açmış oldu devlet. Bundan sonra da, sokaklar, alanlar, toplumsal olma niteliğini fazlasıyla yitirerek, kullanım hakkı kendisine ait olan halka yasak oldu.
Kanlı Mayıs travmasını hala atlatamayan sol, bu sene 1 Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesinin de katkısıyla, yıllardır yapamadığını, 5000 kişi gibi az bir rakamla da olsa, Taksim Meydanı’nda emek ve dayanışma gününü kutlayarak, belki yeni bir “sol”uğun müjdecisi oldu. Yine de, sendikaların, katılımcıların emekleri Taksim kutlamalarının gerçekleştirilmesinde etkili olsa da, gelinen durum yeterli gözükmüyor . Eylem zamanı; 1 Mayıs, yeri Taksim olduğu gibi, diğer tüm zamanlar ve mekanlar da eylemindir. “Sokaklarda” var olmaya devam edelim!
*’68 sol hareketi sloganı
** “Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor” (M. Bermann)