Cengiz Yılmaz – cengiz@solucanfanz.in
3 kere gidiyordu her üç ok her üç noktadan birine her üç okta üç doğruyla… İçler dışlar yirmi yedi yapıyordu… Dört gözlü adamın dört gözlü evinin dört yüz metre ötesinde dört katlı olmayan bir evde oturduğunu söylüyordu sokak beyin sokağıydı paşa sanmasına rağmen okları yollayan. Aynı numara olduğunu söylüyordu aynı numara aynı…
Doğalgazlı mutfakta kullanılan ocaktan yayılan gaz çoktan sarmıştı çevresini aynı numara olduğunu söyleyenin çevresini çoktan. Telefon çalıyordu neden? “It’s the final countdown.” Patronu arıyordu, işe gelmemişti neden? “Enjoy the silence.” Pardösü ve ceketle yola koyulduk ıssız sokaklardan. Tek başına yaşadığını söylüyordu patron. Pardon, biz arkadaşa bakmıştık. Söylediğiniz evde üç polis yaşıyor biri Kenan, alt katta da bir ressam yaşıyor. Biz arkadaşı ortada aramıştık, ne üstte ne altta… “London calling!” Çaktık çakmağı, verdik kibriti gaza… Üç polis diri diri yandı. Bununla da yetinmedik kırdığımız kapının ardında beyinlerine birer kurşun sıktık. Hiçbirisi kişisel değildi. Her biri insan olarak iyiydi, sevmediğimiz yalnızca kurumlardı, bizimle aynı numarada oturduğunu bize bildiren aynı numara dedirten. Üç kere tükürdük leşlerine üniformaların. Tren raylarının üzerindeki köprüde içiyorduk keşke sahibi olmasaydı üniformalar içindekilerin. Üç tren geçti üç farklı raydan üç yöne üç kondüktör üç vagonu ayırmak istedi gövdeden, bir tek o dedi ki, “Deniyorum, öğreniyorum” daha kaç ceset daha geride bırakmalı zihnine silah doğrultulanlar cebine silah konan üniformalıları uyandırmak için? Aynı numaraya geldik, polis vardı son katta, ne yapalım şimdi, serde ölüm var tükürdüğünü yalamak yok! Çaktı çakmağı, verdi kibriti gaza… Doğalgaz yayıldı tüm odaya ve bu yalnızca bir kaza… 3 kere gider mi her üç ok her üç noktadan birine her üç okta üç doğruyla? Bir yanlış! Bu yanlış. Dört! Dört! Dört! Dört değil! Hiç aynı olmadı ki bir şey aynı olsun bir numara… Benzerdir benzer… Bir ayrıntı sızıntı…
Doğalgazlı mutfakta kullanılan ocaktan yayılan gaz çoktan sarmıştı çevresini aynı numara olduğunu söyleyenin çevresini çoktan. Telefon çalıyordu neden? “It’s the final countdown.” Patronu arıyordu, işe gelmemişti neden? “Enjoy the silence.” Pardösü ve ceketle yola koyulduk ıssız sokaklardan. Tek başına yaşadığını söylüyordu patron. Pardon, biz arkadaşa bakmıştık. Söylediğiniz evde üç polis yaşıyor biri Kenan, alt katta da bir ressam yaşıyor. Biz arkadaşı ortada aramıştık, ne üstte ne altta… “London calling!” Çaktık çakmağı, verdik kibriti gaza… Üç polis diri diri yandı. Bununla da yetinmedik kırdığımız kapının ardında beyinlerine birer kurşun sıktık. Hiçbirisi kişisel değildi. Her biri insan olarak iyiydi, sevmediğimiz yalnızca kurumlardı, bizimle aynı numarada oturduğunu bize bildiren aynı numara dedirten. Üç kere tükürdük leşlerine üniformaların. Tren raylarının üzerindeki köprüde içiyorduk keşke sahibi olmasaydı üniformalar içindekilerin. Üç tren geçti üç farklı raydan üç yöne üç kondüktör üç vagonu ayırmak istedi gövdeden, bir tek o dedi ki, “Deniyorum, öğreniyorum” daha kaç ceset daha geride bırakmalı zihnine silah doğrultulanlar cebine silah konan üniformalıları uyandırmak için? Aynı numaraya geldik, polis vardı son katta, ne yapalım şimdi, serde ölüm var tükürdüğünü yalamak yok! Çaktı çakmağı, verdi kibriti gaza… Doğalgaz yayıldı tüm odaya ve bu yalnızca bir kaza… 3 kere gider mi her üç ok her üç noktadan birine her üç okta üç doğruyla? Bir yanlış! Bu yanlış. Dört! Dört! Dört! Dört değil! Hiç aynı olmadı ki bir şey aynı olsun bir numara… Benzerdir benzer… Bir ayrıntı sızıntı…