ilk 100 olmadı, sağlık olsun. turnuvaya gelmeden önce; iki maç üst üste kaldıramayacağımı, yanlış olduğunu bildiğim halde bazı hamlelerden vazgeçemeyip yine de oynayacağımı, bazı açılışlardan çıkamayacağımı, deneyim eksikliği ve kazanma arzusunu dengeleyemeyeceğimi, yani kısaca hazır olmadığımı biliyordum. bunlarla birlikte maç öncesi, maç esnası ve sonrasında aşırı efor sarf edip işi ciddiye alacağımı da biliyordum. bu kadar efor hem maç kazandırır hem kaybettirir tabi, bir yandan oyun basitleşirken bir yandan işin içinden çıkamayacağın karmaşık bir hale gelir, rakipler gözünde büyür/küçülür, maça yorgun çıkarsın ve oyun hazırlığının dışında seyrettiğinde en basit hamleyi bulamazsın. sonuçta kaybettiğine değil kötü oynadığına kızarsın. yine de teknik olmadan estetik haz almak mümkün olmadığı için, performans güdük kalır. eksiğin çoksa yüklenmen gerekebilir. nerede o çocukluğumuzun dionysos şölenleri ? ??♂️.
çocukken sadece hesap gücüne -teori/fikir/pozisyonel/taktik oyun hak getire; hadi o kadar harcamayayım, taktik vardı- dayalı olarak oynadığım -aslında satranç denemez- oyunları bir kenara bırakırsam sadece 6 aydır satranç oynuyorum/çalışıyorum (zaman/imkan el verdiği kadar) diyebilirim fakat henüz içime sinen tek bir maç bile çıkarmış değilim- iyi oynayıp kazandığım maçlar dahil. yine de apollon’u çağırmış olmaktan mutluyum ?
Bir arkadaşım, merak ediyorum bu serüveni dedi. Aslında kendisi de biliyor eminim. Emek vermeden, sebat etmeden köşeyi dönme arzusuna yenik düşen bir neslin zeki ama çalışmayan, hep daha fazlasını isteyen ve hak ettiğini düşünen yüzbinlerce üyesinden birisi olmaktan insan bazen ne yazık ki 32 yaşına geldiğinde bıkabiliyor sadece, (satrançtan köşe dönülmez bu arada, g7 karesinde fil var ?♂️) tayyip erdoğan sağolsun. Hamasetin, bahanelerin, hep başkalarının hain emelleri yüzünden girilen o kutlu savaşların dünyasında her gün daha da paslanmış ve sürekli kandırılmış bir aklın sadece biraz özene ihtiyacı var çünkü orta sınıf goy goy sonunda bumerag gibi dönüp dolaşıp fena koyuyor insana bu neo-liberal dünyada. teknik yoksa coşku da yok vesselam.
satranç bu dünyadan tamamen uzak mı? satranç masasında kaybettiği için hüngür hüngür ağlayan çocuklar, hile yaparken yakalanan eski türkiye şampiyonları gördü bu gözler (istanbul finalinde yaşandı bu olay, üstüne konuşmak dahi istemiyor insan, yine de ben gözümle görmedim, hakemlerin yalancısıyım diyeyim) “zeki ama çalışmayıp” telef olmuş arkadaşlarımı hatırlatıyor her kare, ağır geliyor bana bu ülke, her yerde. ağlayan çocukların sorumlusu biraz da aileleri ve öğretmenleri. bu oyun performansa dayalı estetik bir oyun, başarı çok sonra, istekle birlikte gelir. çocuklarınızı hiçbir şeye zorlamayın, özellikle başarıya. zorunluluk değil, istek olmalı insanın içinde, onu keşfetmekten daha güzel sayılı şey biliyorum. allah aşkına bırakın çocuklarınız kendisini gerçekleştirsin, keşfetsin, serüveni hiç bitmesin. siz sevin, gerisine karışmayın, o dünya şampiyonluğunu kazanır canı isterse.
önemli olan satranç dünyasına geri dönmekti, sırada çocukları ‘türkiye’nin kompleksli eğitmenlerinden kurtarmak var. bir de seneye ilk yirmideyim. ondan da eminim. ?