İktisattan pek anlamasam da matematik ve mantık ile aram hep iyi olmuştur. Çocukluk hayallerimden biri olan matematik öğretmenliğinden epey uzakta da olsam; gençlik hayallerimin hala peşindeyim sistem içinde ya da somut ütopik olarak. Sayılarla ilgili olduğu kadar çocukluğumun önemli medya unsurlarından gazeteyle bağım beş yıl kadar önce koptu; radyo ise bir çeşit ebedi sevgi hala… Çocuğun gidemediği ya da henüz mevcut olmayan diyarlarda ilk somut ütopyalarını belki bir ada belki bir korsan gemisi olarak gerçekleştirdiği yaşlarda taşrada yaşayan bir çocuk olarak benim gazete aracılığıyla düzenli takip ettiğim gönül bağımın oluştuğu iki unsur vardı. İlki çocuklar için renkli olmasından dolayı albenili spor sayfalarında, o zamanlar üçüncü ligde yer alan hiçbir ilgimin bulunmadığı Bakırköyspor ikincisi ise gazetelerin belki de çocuklar için en sıkıcı gözüken ekonomi sayfasındaki döviz tablosuydu. Özellikle “duvar sonrası doğanlar” için şunu belirtmek gerekir; takip etmek tek tuşla veya size ait bir cihazla yapılabilen bir şey değildi; takip etmek için her gün o gazeteye ulaşmanız gerekirdi yani teletexti bu tartışma dışında düşünebiliriz –ki benim dijital hayatım teletextle başlar-. İşte o döviz tablosunda Hollanda Florin’ini o kadar uzun süre takip ettim ki sonunda harçlıklarımdan para biriktirip; Çanakkale’nin belki de o yıllardaki tek döviz bürosuna defalarca gidip tablodaki florini kontrol ettikten sonra ve gişeye gidip Hollanda Florin’i almak istediğimi söyledim. İşte ilk defa yoksulluktan dolayı değil de bir manada o zamanlar ki ontolojim bakımından “yok” cevabını aldığımdan, döviz bürosu çalışanlarının verdiği tepkiyi tam olarak hatırlayamıyorum bile -gülmüşlerdir herhalde diye rötuşluyorum anımı-… Bu tekil olaydan dolayı iktisada küskünlüğüm olmadı değil –kambiyoyu öğrenmeyi de ilkesel olarak reddettim hep-; lakin daha önemlisi bu durumun sonucu olarak varlık fikrindeki kırılmaydı benim için. Buz gibi bir “yok”… Hiç kumar oynamamama rağmen zihni kumar düşkünlüğümün de bu “gerçek” ve “var” fikrindeki kırılmadan geldiğini yıllar sonra anladım. Sinekler, karolar, kupalarla dolu matematiksel bir uzaydaki masadan iktisadın buz gibi gerçeğiyle kalkmak… Hoş son tahlilde gerçeğin kendisi de tartışma götürebilir…
Döviz, Ontoloji, Teletext
önceki içerik