Umut Taylan / les_umut@hotmail.com
acayip çatallı, kahverengi sesler var içimde.
söyleyince, çirkinleşiyorlar tutuşarak el ele
bense elime bir kitap alıyorum,
‘ komadaki sevgilim’ diye bir şey yazıyor üzerinde,
the smiths’ in o çocukken dinlediğim
içimde kırışıklaştıkça dağılan ağaçları seyrettiğim
girlfriend in a coma şarkısı geliyor aklıma,
ben artık uyumam,
sadece Nick Cave dinleyebiliyorum
her gece kırılan camları toplarken upuzun kaşlarımla
sonra birileri senle uyumaya çalışırken camları yumrukluyor.
ah işte sert erkekler!
ama ben biraz uyuzum biraz da derbeder
kaşınırım.
kaşınınca tırmalarım etimi etini.
biraz da senin kızartman gibi tırnaklarınla her yerimi.
bazı tünellerin ardına bakmanın rehaveti
müstezih boşluklarımda, bakışların kaç kutsal kitap etse
o kadar kurşun sıkıp kalbime, gidebilirim hayatından da öteye belki de.
kırmızı ne kötü kelime.
veda ne kötü kelime.
kelimeler rahat bırakmıyor ki
bir kadehin içinde- boğulan o kadını
kurtarabileyim sabaha doğru bağırırken alelade
sen rahat mısın, çıplak mısın üstüne dökerken
güzel bir hamleyle bütün sert erkekleri
uyuyabiliyor musun – üstünü ört
bu gece şehirlere koma yağacak belki de
çiçekler huzurlular mı onlara dokunmandan ve
yağmur orada da buradaki gibi bazı bilmediğimiz ülkelerin dillerinde mi yağıyorlar, ah bilmiyorum
ben, acayip yalnızım üstümü hayvanlarla örttüğüm bitki örtülerinde, mutluyum mutsuzluğumdan da
ama sadece kötü meleklerin dansına kalkabiliyorum ucuz kadınlarla ucuz içkiler içerken loş barların
en dibinde çalan çirkin grunge şarkılarının yüzüme çarpan davul ataklarında, bozuk gitar sololarında
yalancı, pis ve hareketsizim, sende ve senin beni yıkan güzelliğinde
uzak dur, yakınlaşma felaketime. kalbimi kır! kalbimi kır!
bütün gece ağıllarında blues uluyan mutsuz ineklerin küçük ve korkunç köyünde