Buğra Kavukçuoğlu – bkavukcuoglu@windowslive.com
Odanın ortasında çığlık atıyordu bir kız; birkaç umut yere düşmüştü ve gördüklerim bir kaleydeskoptan ibaretti. Beyoğlu’nda başka kızdı artık sevgilim yok diye bağıran ve eski sevgilisi duymak için orada değildi, gibi. Bez ayakkabılar çok su geçirmişti o gece ya da sonraki. Sıcak bir banyo ne güzel olurdu dejenerasyon sonucu ortaya çıkan yerlerde kalmak yerine. Eğlence anlayışı aslında aynı şeyleri yapıp her sabah çirkin bir ağız kokusuyla uyanmaktı artık ve hiç eğlendirmiyordu; seksle bitse bile. Test çözmek, evet kötü sistem en zevklisiydi, çekirdek yer gibi test çözmek, düzenli bir hayatın belirtisiydi o günlerde ve bir kızın hayalleri vardı iyimserliklerle dolu–muavin söylemeden arkalara yanaşmak bir gün de benim bindiğim otobüslere nasip olsa–aslında hayallerdi gelecekle ilgili yalan söyleyen, bir adam susuyordu hayat tepetaklak, test çözerken ne güzeldi. Nevrotik davranışlar, yaşının götürdüğü mü bilinmez ancak hayat tarzı etkiliydi. Düşününce düş; düşünce düşüş. Üşüşmüştü tüm akbabaları kadınların; kızlara, her nefeste daha zehirli bir yatak daha. Anne saçımı okşasana! Durmadan aynı gürültüler, müzik tam da bu değil aslında. Tam da kendimden geçmiştim yan odada, odanın ortasında bir hayat nefret ediyordu çığlıktan ve birkaç cam dilek yere düşmüştü. Duyduklarım birkaç dudaktan ibaretti, geçmişte bir başka kızdı artık gücüm yok diye bağıran ve eski sevgilisi çok su almıştı alttan.
Birilerinde özel bir yerim varmış; aslında öğrenince sevinmedim, sanırım birinin ben de özel bir yerinin olması yeterli. Aynı anda hem yalan söyleyip hem doğru söylemeyi başarabilen kaç kadın vardır: tamamı? yok çok kötümsertt.
Fotoğraf makinesi mi? Kalem mi?
Bir şeyi ölümsüzleştirmek için öldürmeye gerek yok ki, sanat tüketim olamaz ki. Tüketim tükenince son demini iyi demle bari, ben çok yorgunum, yatarım şimdi.
Odadan çıktım sonra, ortasında bir kız çığlıklarıyla terk edilen, sonsuz bir öfke İstiklal taşlarında, yağmur yağmasın artık ne romantizm kaldı ne de botlarım.