KAFİ
Yağmurlu bir ihtimal.
İnadına yürüdüm yağmurda delice ıslanırcasına, yeniden ıslanıp o an’a dönmek için boşuna.
Bir film gibi olacaktı her gün akşamından çarpan okyanus dalgası ile kalkıp yeni yeni yaşayacaktım öyle konuştuk seninle, ben yine inadına dalıyorum dünyama yürürken konuşurken uyurken bir olmak için.
Yazmayı pek bilmem, redkit arkadaşımdır düldülsüz bir redkit 🙂 olsun sanırım onun da hayali dostu düldül, müzik dinlerken dörtnala koşturuyor olsa gerek düldülü, işte atladık hayali düldüle tek bir gidiş bileti ile ispanya, şunu belirtmeliyim, serserice başlayan bu yolculuk benim tersimi düzüme çevirecekmiş de farkında değilmişim bilsem yine de çıkar mıydım bu yolculuğa, evet çıkardım!, Madrid hava alanındayım, bekliyorum pasaport yok, dedim ya serserice olsun almadım yanıma inadına, inadına sordukları pasaportu almadan çıktım bu yolculuğa bir ülkeden diğerine ama bir avrupa ülkesinden diğerine, sıkarsa tr’den çık pasaportsuz, metrodan madrid’ e ilk ayak basışımız. Uçakta iken bir korku almıştı beni sonra redkit’ in korkusu dillenince, korkma …plan yok korku yok her şey olacağı gibi olsun. Turist olmak güzel. Sanırım ondan idi insanların bu ilgisi.
İspanya gezisi benim için bir başlangıç idi, Salamanca’da başlayan. Redkit dem vurur park sabahlarının ayazlarından Madrid’in umarım yazısında, ben Salamanca’ da bir parkta ıslanarak uyanmanın şokundan dem vurayım. Salamanca’ya giriş, dertliyiz oturmuşuz girişinde ne yapacağımızı düşünüyoruz. “İçelim moruk, sonra düşünürüz!” saat 10’u geçti ya, biraları el altı bulmak lazım, offf bu arada redkit sayısı 11 idi sanırım biraları taşırdı ceplerinde, hani Kemal Sunal’ın bir filmi vardı defin buluyorlardı da üstünde taşıyordu altınları dokunsan devrilecek, işte redkit de o tarz 🙂 meydandayız, me-pe-üç player ile efkar atıyoruz sıra ile bir tek onurda var mp3 player, pet şişe ile futbol çeviriyorum meydanda köpek ile halbuki garip bir fobim vardır köpeklere karşı, yeri gelir çok korkarım yeri gelir kırasına oynarız futbolu.
“İnsan gibi uyandırsana!..” Redkit kızmıştı onu uyandıran bağrışlarıma, parkı sulayan o alet yanında yatmışız meğer, nasıl bir kaçış nasıl bir şok… “Üşüdüm moruk, ben yatarım, yatarsan ölürsün hadi gel yürüyelim” acaba yürümeseydik mi, olmazdı o zaman… Bu arada havlularımızı sardık başlarımıza sadece görüş alanı açıkta, Gülüyorlar bize parkı temizlemeye gelenler bizler de parkın çöpleriyiz. Neden bilmem her daim bulduk bir şekilde yolumuzu redkit ile, o gün de öle oldu, hani Salamanca’ya giderseniz orda bir hotel var adını bilmediğim ama hizasında terk edilmiş evler var, işte orası bizim hotelimizdir ve sizi her daim bekleriz, kırdık mı kapısını kırdık, kırmasak iyi mi ederdik, hayır. Garip bir evdi, neden insan her şeyini geride bırakıp terk eder, oradan sonrasındaki yolculuklarımda yanımdan ayırmadığım bir beyzbol topu aldım hani ayrılırken üstüne yazı yazdığın, hani ertesi gün o parkta bir ağaçta takılı kalan, bizim gibi bir gece geceleyen, senin ardından son umuduz ile geri aldığımız top, ne garip bir evdi. Belirsiz düzensiz bir ev, darmadağın sanki ne ararsan bulabilirsin içinde, öyle garip olmasa idi sanırım hemen uyuyacağımıza evi teftişe çıkmazdık.
Bir film gibi olacaktı her gün akşamından çarpan okyanus dalgası ile kalkıp yeni yeni yaşayacaktım öyle konuştuk seninle, ben yine inadına dalıyorum dünyama yürürken konuşurken uyurken bir olmak için.
Yazmayı pek bilmem, redkit arkadaşımdır düldülsüz bir redkit 🙂 olsun sanırım onun da hayali dostu düldül, müzik dinlerken dörtnala koşturuyor olsa gerek düldülü, işte atladık hayali düldüle tek bir gidiş bileti ile ispanya, şunu belirtmeliyim, serserice başlayan bu yolculuk benim tersimi düzüme çevirecekmiş de farkında değilmişim bilsem yine de çıkar mıydım bu yolculuğa, evet çıkardım!, Madrid hava alanındayım, bekliyorum pasaport yok, dedim ya serserice olsun almadım yanıma inadına, inadına sordukları pasaportu almadan çıktım bu yolculuğa bir ülkeden diğerine ama bir avrupa ülkesinden diğerine, sıkarsa tr’den çık pasaportsuz, metrodan madrid’ e ilk ayak basışımız. Uçakta iken bir korku almıştı beni sonra redkit’ in korkusu dillenince, korkma …plan yok korku yok her şey olacağı gibi olsun. Turist olmak güzel. Sanırım ondan idi insanların bu ilgisi.
İspanya gezisi benim için bir başlangıç idi, Salamanca’da başlayan. Redkit dem vurur park sabahlarının ayazlarından Madrid’in umarım yazısında, ben Salamanca’ da bir parkta ıslanarak uyanmanın şokundan dem vurayım. Salamanca’ya giriş, dertliyiz oturmuşuz girişinde ne yapacağımızı düşünüyoruz. “İçelim moruk, sonra düşünürüz!” saat 10’u geçti ya, biraları el altı bulmak lazım, offf bu arada redkit sayısı 11 idi sanırım biraları taşırdı ceplerinde, hani Kemal Sunal’ın bir filmi vardı defin buluyorlardı da üstünde taşıyordu altınları dokunsan devrilecek, işte redkit de o tarz 🙂 meydandayız, me-pe-üç player ile efkar atıyoruz sıra ile bir tek onurda var mp3 player, pet şişe ile futbol çeviriyorum meydanda köpek ile halbuki garip bir fobim vardır köpeklere karşı, yeri gelir çok korkarım yeri gelir kırasına oynarız futbolu.
“İnsan gibi uyandırsana!..” Redkit kızmıştı onu uyandıran bağrışlarıma, parkı sulayan o alet yanında yatmışız meğer, nasıl bir kaçış nasıl bir şok… “Üşüdüm moruk, ben yatarım, yatarsan ölürsün hadi gel yürüyelim” acaba yürümeseydik mi, olmazdı o zaman… Bu arada havlularımızı sardık başlarımıza sadece görüş alanı açıkta, Gülüyorlar bize parkı temizlemeye gelenler bizler de parkın çöpleriyiz. Neden bilmem her daim bulduk bir şekilde yolumuzu redkit ile, o gün de öle oldu, hani Salamanca’ya giderseniz orda bir hotel var adını bilmediğim ama hizasında terk edilmiş evler var, işte orası bizim hotelimizdir ve sizi her daim bekleriz, kırdık mı kapısını kırdık, kırmasak iyi mi ederdik, hayır. Garip bir evdi, neden insan her şeyini geride bırakıp terk eder, oradan sonrasındaki yolculuklarımda yanımdan ayırmadığım bir beyzbol topu aldım hani ayrılırken üstüne yazı yazdığın, hani ertesi gün o parkta bir ağaçta takılı kalan, bizim gibi bir gece geceleyen, senin ardından son umuduz ile geri aldığımız top, ne garip bir evdi. Belirsiz düzensiz bir ev, darmadağın sanki ne ararsan bulabilirsin içinde, öyle garip olmasa idi sanırım hemen uyuyacağımıza evi teftişe çıkmazdık.
Garip bir duygu sarmıştı içimi, ne yapıyorduk biz? Parklar terk edilmiş ev… Geri mi dönsem acaba, olmaz. “Moruk bak şu ikiliye adres soralım” meydan nerde diye soracaz 🙂 meydanları severiz biz. Hani o top ile oynadık da seninle, kızmıştı o ihtiyar sana “Burada oynanır mı?” Meydanlarda oynamak yasak, eylem yapmak yasak peki bu meydanlar ne için? Ne için olursa olsun biz oynadık seninle. Haritada gösterdikten sonra meydanı bize aynı doğrultuda yürümemiz onları takip ediyor izlenimi uyandırmış aralarında konuşmuşlar, ee iyi beraber gidelim aynı yönleri. Kaptık biraları. Meydandayız, lüksümüz fast-food tarzı, normalimiz peynir ekmek ketçap 🙂 3 öğün hem de, yeter ki alkolümüz olsun. Sonra sen geldin ben gittim, ben geldim sen gittin, en sonunda ikimiz de gittik geri gelmedik. Redkit ile ayrıldım 24 saat yolculuk Barca’dan Portekiz’e, sınırda yine kontrol yine… Bu kadar mı lazım size bu kâğıtlar, yine bıraktılar geçmeme izin verdiler, yağmurlu bir gündü, saatlerce yürüdüm figuera da foz’un sahil kıyısında, adres yok, onun için dalıyorum casinonun içine, garip de mi internet cafe yok ama casino var, üye yapıyorlar beni interneti kullanmam için, sonra yine yollara düşüyorum geri gelmek için oraya, 20 yuro ile 220 yuro kazanmak için, son gece kaybetmeyi oynamak için, bir hafta uraştığın o deseni sırtıma kazıyacak parayı harcamak için, birinin göğsünde diğerinin sırtında aynı dövmeyi kaybetmek için. Adresi buluyorum lakin ev yok orda iş yeri, bu şekil mi bitmeli idi, hayır. Yüksek bir kaldırımla karşı karşıya aralarında okyanus ile. Sonrasında o kaldırımda el sallayışlarımı göremeyip beni 2. kattan almaya gelmeyecek miydin, hayır gelecektin. Aklıma düşüveriyor dizeleri: “Her insan öldürür gene de sevdiğini Bu böyle bilinsin herkes tarafından. Kiminin ters bakışından gelir ölüm. Kiminin iltifatından. Korkağın öpücüğünden. Cesurun kılıcından!… Çünkü her insan insan öldürür sevdiğini, Gene de ölmez insan”. Yağmurlu idi bugün, inadına yürüdüm, yine senle konuştum, seni gördüm, kendimde arıyorum ben seni, sende değil, başka bir vedam olsun bu yazı, sevgilerle K.
Ben anlatmıyorum redkit, sen vur deminden o güzel günlerin özleminden, aklımda kalıyorlar kaleme düşmüyorlar, benim içinse böylesi güzel kendime anlatmaktan sıkılmadığım bu hikâye. Andım bu sitede yazıya dökülen gibi olsun: http://ow.ly/1cEcO
Ben anlatmıyorum redkit, sen vur deminden o güzel günlerin özleminden, aklımda kalıyorlar kaleme düşmüyorlar, benim içinse böylesi güzel kendime anlatmaktan sıkılmadığım bu hikâye. Andım bu sitede yazıya dökülen gibi olsun: http://ow.ly/1cEcO