Aşkın Yücel – askin@solucanfanz.in
Ne bir nefes ne de bir ses geliyordu güneş gözlükleri gözlerinin önüne düştüğünde. Alabildiğine sessizdi başlangıç diye bir belirli tanımladığımızda. Her adımda yalnızca akciğerlere dolan gaz karışımın burundan ve ağızdan dışarı çıkmasıyla oluşan sesi duymaya başlamıştık yani soluk. Renkler canlanmaya başladığında adımlar canlanıyordu, tabelalar, vitrinler… Her yerde bin görsel bir ifade anlatır gibiydi güneş gözlüklerinin arkasındaki gözün arkasındaki düşen sarı noktaya en az. Bir teknoloji dükkânının vitrininde gördü “Hat” yazısını, telefon hiç çalmıyordu oysa. Bir film afişine baktı akabinde “ırla” harf bireşimini gördü yalnızca filmin adında ve bir reklam afişi “madığın şeyi” yazıyordu o sarı noktaya ters. Tüm bir caddeyi yürüdüğünde nostaljik tramvayla, her nefes aldığında yükselen sesle biri seslendi caddenin sonundan başına “unutamazsın” diyedir.
Ne bir ışık ne bir renk geliyordu kulaklık kapadığında kulaklarını. Alabildiğine aydınlıktı başlangıç diye bir belirli tanımlandığımızda. Her adımda yalnızca karanlıkta doğan bir ışığın ışığıyla oluşan yansımayı görmeye başlamıştık yani görüntü. Sesler canlanmaya başladığında adımlar canlanıyordu, insanlar, müzik kutuları, hoparlörler… Her yerde bin ses bir ifade anlatır gibiydi kulakların arkasındaki kulağın içindeki çekiç, örs, üzengiden geçen titreşime en az. Biri geçerken dedi “hat”, telefon hep çalıyordu oysa. Bir meczup bağırdı köpeğe Trakyalı “ırlama” ve kafasını çevirip sevgilisine biri “dığın şeyi” dedi ötekisi başkasına bakarak. Tüm bir caddeyi yürüdüğünde nostaljik tramvayla, her baktığında gördüğü görüntüyle biri gösterdi caddenin sonundan başına “unutamazsın” yazısını.
Ne bir ışık ne bir renk geliyordu kulaklık kapadığında kulaklarını. Alabildiğine aydınlıktı başlangıç diye bir belirli tanımlandığımızda. Her adımda yalnızca karanlıkta doğan bir ışığın ışığıyla oluşan yansımayı görmeye başlamıştık yani görüntü. Sesler canlanmaya başladığında adımlar canlanıyordu, insanlar, müzik kutuları, hoparlörler… Her yerde bin ses bir ifade anlatır gibiydi kulakların arkasındaki kulağın içindeki çekiç, örs, üzengiden geçen titreşime en az. Biri geçerken dedi “hat”, telefon hep çalıyordu oysa. Bir meczup bağırdı köpeğe Trakyalı “ırlama” ve kafasını çevirip sevgilisine biri “dığın şeyi” dedi ötekisi başkasına bakarak. Tüm bir caddeyi yürüdüğünde nostaljik tramvayla, her baktığında gördüğü görüntüyle biri gösterdi caddenin sonundan başına “unutamazsın” yazısını.