indirgeyerek örnekleme ve “ifade”ye vurgu
Cehennet
Önünüzde, masanın üzerinde bir bardak su var ve size yapılan teklif şu; tüm maddi-manevi olanaklara sahip olacaksın; lakin “bu” suyu içmeyeceksin.
Tüketim; elinize geçmiş tüm imkanları kullanmaya ve sınırlı insan ömrünüzde koşullardan dolayı gerçekleştiremediğiniz herşeyi gerçekleştirmeye başladınız.
Diyelim ki belirli bir süre sonra ya da doymaya başladığınızda size yasak edilmiş olana eğiliminiz ortaya çıkmayacak mı? Düşündüğünüz ve eylediğiniz herşeyde bir tamamlanmamışlık bulmaya başlamayacak mısınız?
Dünyanın en güzel suyu diye tabir edilen suyu doğal kaynağı sizin olsa dahi “o masada duran su” rüyalarınıza girmeyecek mi? Unutmak için herşeyi denesiniz de, yerine başka şeyler de koymaya çalışsanız da, masanın üzerinde bir bardak su var ve sizin o suyu içmeniz yasaya uygun değil!
1- Türlü oyun ve kurnazlıklarla masadaki suyu içiyorsunuz ve masada durmaya devam ediyormuş gibi davranmaya devam ediyorsunuz. İki yüzlülük!
2- Eylediğiniz ve düşündüğünüz herşeyi “başka, öteki, diğer…” uğruna yaptığınızı ortaya koyup suyu içmeyişinizdeki yasayı; kendi yasanız haline getiriyorsunuz; böylece her eylem ve düşüncede su içilMİŞ gibi davranıyorsunuz. Kurban kültürü ve askerlik!
3- “Yasa yokmuş” gibi davranıp suyu içiyorsunuz; lakin teklif size özel bir teklif değil; bu sefer de “herkesin arzuladığı gibi davranması” yasasını ortaya koyan siz oluyorsunuz. Yasanın inkârı ve “her koyunun kendi bacağından asılması” yasası
4- Yasa konduğu andan itibaren -ki bu kronolojik olarak siz kendi vücut bütünlüğünüzün farkında olmadan önce olabilir- yasak olana, yoksun kaldığınıza eğilimli olduğunuzu kabul ediyorsunuz.
Bu eğilim ve arzuyla, “yasak olanı gerçekleştirebilirsiniz ya da gerçekleştirmeyebilirsiniz”. Aristo’dan alıntıyla “yarın deniz savaşı olacak ya da olmayacak” bu önermeden, deniz savaşı olacağı çıkarılamaz, deniz savaşı olmayacağı çıkarılamaz. Gelecek belirsizdir. Bu belirsizlik, politik çabalarımızı anlamlı kılmaktadır.
Peki bu “geleceğin belirsizliği” isteklerimizi, öngörülerimizi, “an”ı anlamsız hale getirmez mi?
“İfade”ye vurgu!
Bugün, şimdi, şu an eğilimlerin ya da arzuların ifade edilebilmesi yasak olanın gerçekleştireleceği ya da gerçekleştirilmeyeceği (yasaya uyulacağı) anlamına gelmez. Birarada oluş ya herkesin katıldığı ölçüde varolduğu (iştirak-şirket) ya da ortada olandan pay aldığı (benzediği) (cemaat) olmak zorunda değildir. Yasanın önceden verili olduğu “aile” oluşu da bertaraf edebilecek olan; yargılanmadan, yasaklanmadan, ötekileştirilmeden “ifade” olanağıdır. Yasanın ya da bir başka olanın izin verdiği ölçü ve sınırlar dahilinde değil… Tam da sınırı yaratan korku ve kaygılardan “ötre”* İfadenin sonucu olarak “Yasak olanın gerçekleşebileceği ya da gerçekleşmeyeceği” bütünlüğüyle…
Lacan’dan alıntıyla “Söz cinselliği, cinsellik de sözü içerir.”
Bastırılanın, yasaklananın, ötekileştirilenin, ezilenin ifade edilmesi içindir;
ne kadar bayağı, çirkin, çiğ vb… olumsuzlanabilir olsa da “ifade” “içre” “cehennette”!…