Şu an elektrikler kesildi ve televizyonda çok insan için hayati öneme sahip bir futbol maçı var ama izleyemiyoruz.Karanlıkta yatağa yatıp hastalıklarımla boğuşmak istemiyorum, düşünmek sadece hastalıkların çapını büyütüyor. Bulunduğum evde bir adet notebook mevcut, elektrik olmayınca modem çalışmıyor, modem çalışmayınca internet olmuyor internet olmayınca elektrikli süpürgeden bir farkı kalmıyor hatta daha işlevsiz, daktiloyu yeğlerim.
Elim tuşa dokunuyor ve similasyona bağlanıyoruz. Mayın tarlası yada freecell adlı oyun yerine kendimi daha az yalnız hissettiren hearts kahve adabında maça kızı olarak geçen kağıt oyununa yönelmek istiyorum.Burada bir tercih mekanizması var. Neden evden çıkıp gitmiyorsun diye soracak olursanız gitme isteği ki bahsettiğim sürekli gitme isteği her kurguda bir defa olur,gidersiniz. Ama bir defa dönerseniz artık o kurgu bitene kadar ordasınızdır. Sürekli bir kaçışın mümkünsüzlüğü yüzünden çıkıp gitmiyorum evden. Elektrik yok,modernlik yok. Karanlıkta esnerken ağzımı,evde kimse yokken tuvaletin kapısını kapamıyorum. Similasyonun içinden hearts adlı oyun yerine word’u tercih edip yazı yazıyorum.Ne ifade etti? Gökkuşağından bir renk tercih etmek gibi. Freud’a göre benim kesinlikle ölmem gerekiyordu. Her kurguda bir defa ölebilirsiiniz,ölüyorum ama bir defa daha yaşamaya başlarsam artık o yaşam bitene kadar o kurgunun içindeyim .Ne Freud u tanırdım ne Marx ı tanırdım kurguyla tanıştığımda,tanıştırıldığımda.Tanıdıkça farkettlm kurguyu,kurguları ya da yarattım.Marksist olmak için ki entellektüel kaygılarınız yoksa Marxı tanımanıza gerek yok.
Hayatı yeni tanırken,koskoca bir şehirde yaşamaya çabalarken,karşı cinsi yeni keşfetmişken,kimlik bunalımlarının ortasındayken kafama dayayıp bastılar tetiği sonra keşfettim kurguyu.Toplumsal görevlerimi yerine getiremediğim için reddettiğimi düşünmüşler. Başarılı olamadığım için eğitim sistemini eleştirdiğimi düşünmüşler.Binbir hazzı tadmadığım.tadamadığım için düzeni yıkmak istediğimi düşünmüşler. Ne söylersen söyle. Kimse kaile almadı düşündüklerimi,söylediklerimi başka değerlerle konuşuyorduk çünkü. O değerleri kabul etmeden bir ilişki öngörülmedi sıktılar tetiği. Kabul ettik. Nasıl söylediğin önemli. İçerik yok biçimle süsle -pazarla ‘Ben’den kralı yoktu. Oyunun kurallarıyla oyna. En devrimci ilişkilerde bile geçerliydi bu değerler. Tutmaz başka kurallar. Kurguyu kırabilmek için ne gelirse elinizden ardınıza koymayın kokain’den kitabına,sinemadan felsefeye,sabah 8 akşam 5 çalışmaktan hücre toplantılarına,kumar masalarından fuhuşa, yapabileceğiniz en uzun kaçışa, şelalelerin arasındaki bir saklı cennete ne olursa deneyin. Yolu yok.! Çekeceksin Başlı başına hataydı kurgunun değişebileceği…
Bu hengamenin içinde bu oyunun kuralları içerisinde aynı kurgu tekrarladı kendini Aşk.Biraz da toplumsal koşullara bağlıdır.bu sefer kafasına silah dayanan ben değilim .Ne yaparsam yapayım ben kaldırmazsam silahı bir el,bir şey kaldittiriyordu dayattırıyordu kafasına.Silahın her iki tarafında bulunmadan tahayyül edemezsiniz.Her hamle iki kere canımı yakıyordu.Her hazzı iki kere yaşıyordum. Daha önce öyle sevişmemiştim .Fakat ne kadar iyi dizersen diz konumu,istersen mayınların arasında bir kulvar belirle,istersen tereyağından kıl çekmeyi dene.Nasıl tutup kolundan silahı dayayıp kafama çektirmişim tetiği: öyle basmışım bu sefer tetiğe ben hem de bile bile bu kurguyu. Freud’a göre benim kesinlikle ölmem gerekiyordu. Her kurguda bir defa ölebilirsiniz,öldürüyor ama bir defa daha yaşamaya başlarsam artık o yaşam bitene kadar o kurgunun içindeyim.