Pembeleşti gökyüzü kanatlarını çıkardı melekler rüzgarın uğultusuna verdiler gelişini kendinin güneş ışığının kırmızı olduğu gölgelerde. Göl sevindi hırçın çırpınışlarıyla kuğularının, tez, yüzü dolandı karanlığa.Sekiler yamaçlarda ters yüz ettiler sineğin ilerleyişini okyanusa karşı.Gölgeler üzerine doğru eğildi ,gölgeleriyle rüzgarın yaprakları titretip geçtiği gibi. Ağır mı ağır ilerledi ışığın kırılmasını göstererek.
Tepenin ucunda uçuruma karşı durmuş kendi yaptığı şatonun seyrine doyum olmayan benzersiz güzellikleriyle dünyanın…telefon çalmış ihlas armutlu tatil köyüne ücretsiz hafta sonu turu kazanmış. Tepenin üstünden bir anda modern ilişkiler biçimi olarak tanımlandırılan tüm simgeleriyle belki konuşan kadının kulağındaki büro tipi telefonla yaşanan bir cehenneme düşmüş. İlgilenmiyormuş,ilgilenmesi içinmişmiş bu tur ilgilenmiyormuş cehennemin amına koysunmuş.
Önce sinirlenmiş nereye akıtacağını anlayamamış öfkesini. Önce kendine sonra değiştirmeye adamış kendisini. İnançmış hepsi o kadarmış inançsızlığın inancıymış ya da. Sonra bunalmış değiştirmeye uğraştıkça değişiyor değişmeyen, susmuş,yokmuş. Cehennem kendine gömmüş bu sefer kendinin altına. Kendine bakmış aynaymış,çıkamamış.
Sonra sinirlenmiş nereye akıtacağını bilememiş nefretini, önce değiştirmeye sonra kendine adamış. Bilimmiş hepsi o kadarmış. Cehennemin bilimiymiş “yorumlamış” değişen değişmeyeni değiştirmeyi,cehennemi. Cehennemin karşı biçimiymiş değiştirmek.Cehennemi yorumlamayı konuşmuş, konuşulmaması gerektiğini, dinlememişler kendisini dinleyemeyini. Kabul de etmişler gururu ama ne faydaymış, cehennemde erimişler, erimiş kendisi..
Sonra sinirlenmiş nereye akıtacağını bilememiş sevgisini savaşın, başka bir kendi bulmuş, derinmiş başka bir kendiyi yorumlamak. Aynı zamanda değiştirmeyi düşündüğünü düşünerek,cehennemi içinde hem kendi hem başka bir kendi bulunan. Öyle derinmiş ki cehennemle savaşın sevgisi, akıtamamış sevgisini savaşın başka bir kendiye. Ama yorumlamayı öğrenmiş kendinin altını. Başka bir kendi derin vurmuş kendine. Gömülmüş cehennemde, değiştirmek gerekmiş cehennemi kendiyle,gereği olmamış.
Sonra sinirlenmiş nereye akıtacağını bilememiş savaşın sevgisiyle bir başka kendinin cehennemini kendisinde.Sadece kendine akıtmaya başlamış, zormuş kendini kendinle kırmak, öfkeyle sarılmış ne bulduysa cehennemle savaşta, cehennemle barışmayı denemiş kendi kendini yerle yeksan ederken bir taraftan,oyunmuş,bitmiş.
Sonra sinirlenmiş nereye akıtacağını bilememiş oyunun benzersiz ikili büyüsünü. Bir başka kendi, kendinde bulmuş kendini, bir başka kendinin; değiştirmeye adamakmış öfkesini inancı. Ne geçmişmiş kendinin altında kendi, kendi kendini seyretmiş yorumlamadan sesini, anın şimdisinde geçmişini ve savaşının üzerine konuşmamayı denemiş, konuşmuş, yorumlamış .Yine savaşmış cehennemle bir sürü kendinin kendisiyle, bir başka kendi.Hızlıymış,durmuş zamanın gölgesinde.Konuşmamış.
Sonra sinirlenmiş nereye akıtacağını bilememiş savaşmanın öfkesini. Sinirlenmenin tepki vermek olabileceğini ve tepki vermenin etkiyi de beraberinde taşıdığını, karşıtlıkların birbirini beslediği gibi öldürebileceğini de kendinde kendisiyle sindimıiş.Savaştıkça,kaçtıkta,koştukça; karşısında, önünde, peşinden, anlamış; yenemeyeceğini, peşinden geleceğini, yakalayamayacağını. Sinirlenmemiş,kendisindeymiş.Beklemiş Önce akıtmış ne varsa öfkeye dair tüm benliğiyle kendi kendisine ,bir başka kendilerin kendisinde bir başka kendiye , sarmalmış anlam ve merdivenmiş anlamın ne olmadığı. Eğriymiş merdiven kendisi bir başkasına dönmeyen. Ne barış varmış yada yokmuş ne de karşısında savaş, varlığı ile yokluğu dildeymiş kendisinin ikilikleri. Bengidönmüş kendine üçlü adımlarla tüm ikilikler,merdiveni tırmanmış ve inmiş eğri. Merdiven de bir kelimeymiş geometrik.Yakmış merdiveni,sakinmiş.
Yolculuk başlamış cevaplarını bilmediği soruları sormayışıyia cevaplarını bilmediğin soruları sormamalı arasında.Sükunetgah sessizmiş çok sesli koro eşliğinde zamanı kullanarak zamanı dıştalarken mesela. Benlik mesele değilmiş kendisinde tüm kendileri ve tüm kendilerin toplamını görebildiğinde, öldürürmüş.öncesiz sonrasız.
Pembeleşmiş gökyüzü kanatlarını çıkarmış melekler rüzgarın uğultusuna vermişler gelişini kendinin güneş ışığının kırmızı olduğu gölgelerde.Göl sevinmiş hırçın çırpınışlarıyla kuğularının, tez, yüzü dolanmış karanlığa.Sekiler yamaçlarda ters yüz etmişler sineğin ilerleyişini okyanusa karşı.Gölgeler üzerine doğru eğilmiş, gölgeleriyle rüzgarın yaprakları titretip geçtiği gibi. Ağır mı ağır ilerlemiş ışığın kırılmasını göstererek.
Evrenle bir olmanın verdiği döngüsel hissiyat, kendinden menkul harflerin bir arada değişik vurgularda sarfedilen fiillerin haz halli bir cenine dönüşünü müjdeler di’li, miş’li, geçmiş, zaman, yok.
Tepenin ucunda uçuruma karşı durmuştu yapılan şatonun, seyrine doyum olmayan benzersiz güzellikleriyle dünyanın.