Orhan Şener Gülbağ / orhansener_@hotmail.com
Modern toplum insanların bakış açılarını oldukça sağlam taşlarla bileyledi. Post-modern etkilerin bu insafsız “siyah-beyaz” yaklaşımı yumuşattığı iddia edilse de bazı konular bu yeni esneklik akımının serbestlik anlayışından henüz faydalanamadı. Bu şanssız konulardan biri de fantastik edebiyat.
Sevenlerinde toz kondurulmayan; sevmeyenlerininse dünyanın en saçma uğraşlarından olduğunu düşündükleri bu yazın türü kim ne derse desin son beş yıla damgasını vuran türlerden biri oldu. Harry Potter “best-seller” sıfatını ilk günden kazansa da Yüzüklerin Efendisi incil’den sonra en çok okunan (kesinliği olmamakla beraber oldukça güçlü bir iddia) kitap olsa da fantastik edebiyat hala bir çok haksız eleştiriye maruz kalıyor. İnsanların F.E. ile ilgili genel kanıları üç temel başlıkta toplanabilir:
1.Zararlı
2.Saçmalık
3.Boş iş
Eleştirileri, en ağır aynı zamanda da cevaplaması en kolay olanından başlayarak inceleyelim. Bir edebiyat türü nasıl olur da zararlı olarak nitelendirilebilir? Bu soru çok mantıklı gözükse de unutulmaması gereken bir şey var ki Mein Kaumpfh da Das Kapital de İncil de Kur’an da bir kitaptı; ancak insanlar onların uğruna savaştı, hala da savaşıyor. Sonuçta edebiyatın insan hayatındaki etkisi muazzam olabiliyor, bu doğru; ama sapla samanı ayırdedemezsek mantıklı sonuçlara ulaşamayız. Bahsedilen zarar fantastik edebiyatın kendi yapısından çok onu yanlış anlayan ve zayıf kişilik nedeniyle, kişilik bölünmesine meyilli insanlardan kaynaklanmaktadır. Birçok fantastik rol yapma oyunu 18 yaşın altındakilere yasaktır ve hemen hemen hepsinde kişilik bölünmesine karşı uyarılar bulunmaktadır. Ancak riski abartmamak gerekir, F.E. kendi içinde birçok kısma ayrılır ve çoğu herhangi bir bilgisayar oyunundan daha fazla vahşet içermemektedir. Bu korku biraz da hayal gücüne olan güvensizliğimizin günlük hayattaki tezhürüdür.
Fantastik edebiyatın saçmalık olduğunu iddia eden eleştiri oldukça sık yapılsa da doğruluğu tartışmalıdır. Kurgu kendi içinde tutarlı olunca zaten kendini gerçek kılar. İçinde bulunduğumuz dünyada olmasa da farklı bir boyut olarak tanımlanabilecek kurgunun kendi dünyasında saçmalık olduğu iddia edilen herşey mümkündür. Bu saçma şeyle(!) ilgilenen insanların genelde üniversite öğrencileri olması, yazarlarınınsa dünyanın önde gelen yazarlarından (J.R.R. Tolkien Oxford’ta profesördür Le Guin Amerika’nın önde gelen anarşistlerindendir, Salvatore ise dünyanın en çok seyredilen serisi olan Star Wars için senaryo yazmış birisidir…) olması oldukça ilginçtir.
Fantastik edebiyatın boş bir uğraş olduğunu iddia etmekse hayal gücünü küçümsemekten başka birşey değildir. Fantastik edebiyat bilim-kurgudan (bilim-kurgu kendi gerçekliğini oluştururken extrapolasyon ve spekülasyon dan faydalanır. Gerçekle olan bağını koparmamıştır) saf hayal gücünü yüceltmesi bakımından ayrılır.
Her ne kadar fantezi bir kaçış edebiyatı olsa da (böyle olmadığını iddia etmek saçma olur, Fantastik edebiyat tabii ki kaçış edebiyatıdır. Bizi çevreleyen dünyanın anlamsızlıklarından kaçabildiğimiz bir rehabilitasyon merkezi gibidir. “Mahkumlar hapisaneden kaçmak istedikleri için suçlayamazsınız; zira onlar göremese de dışarıda bir dünya vardır. Mahkumların kaçmasından en çok kimler korkar? Tabii ki gardiyanlar”) hayal gücüne verdiği önemle faydacı yaklaşıma sahip olanları da tatmin eder. Hayal gücü, biz ne kadar küçümsesek de, bilimin ve gelişmenin en temel gerekliliğidir. Jules Verne “insanlar bir gün aya gidecek” dediğinde bu da bir hayalden ibaretti, herkesin kullandığı cep telefonu zamanlar bir adamın düşünden başka bir şey değildi.
Faydacı yaklaşımın yoğun eleştirilerine cevap olarak verilebilecek bir başka yarar da empati yeteneğimizi geliştirmesidir. Kendinizi başka bir dünyada, başka bir kılıkla hayal etmek sokakta dilenen adamın yerine kendinizi koyabilmeyi kolaylaştıracaktır. Toplumların gelişmişliklerini ölçmede kullanılan bir değer olan empati yetisi, hayal kuramayan insanlarda nasıl o uşabilir ki?
Gerçek hayatta gözümüzün ününde olan ama alıştığımız için fark edemediğimiz bazı değerler F.E. yardımıyla daha rahat bir şekilde görülebilir. Bir büyücünün, sihir yeteneğini arttırmak için kardeşini öldürmesi hırsı anlatmanın iyi bir yolu değil midir? Veya, yoldaşlarına zaman kazandırmak için kale burçlarına çıkıp ejderhayla savaşan ve ölen bir şövalye bize dostluğu en saf şekliyle göstermez mi?
Modern Toplum ve Fantastik Edebiyat
Rönesans, reform, endüstri devrimi… kısacası aydınlanma, insanlığa bir çok fayda sağlamıştır. Skolastisizmden kurtulan insanoğlu özgür düşüncenin rahatlığına kavuşmuş, hayatımızı kolaylaştıran icatlar yapılmıştır. Modern toplum, bilimin doğrulanabilir ve genel-geçer kavramlarını kullanmaya başlayınca inançlarını sorgulamaya ve birçoğunun yanlış olduğunu görmeye başladı. Pagan dinleri devirerek insanların hayatına giren tek tanrılı dinler aydınlanmanın önünde yenilmişti. Dinlerin en bilinen faydası olan sığınacak bir yer bulabilme artık yok. Tarlasında çürüyen ekinlere takan çiftçi yağmayan yağmur için Doğa Ana’yı veya inandığı tanrıyı pek suçlayamıyor, biliyor ki asıl suç gelişmiş bir sulama sistemi kuramayan kendisinde. Savaşı kaybederi kumandan, Athene’i değil eksik teçhizatını veya yanlış stratejisini suçluyor. Bunca teknik ilerlemeye karşın, insanoğlu zayıflığı nedeniyle sığınacak yer arayışını hala sürdürüyor. Yeni tanrılar üretmektense kendini gönüllü olarak, kısıtlı bir zaman için atalarının pagan dünyasında hayal ediyor (ortaçağ temalı fanteziler} veya geleceğin dünyasında bir çıkış arıyor { Star Wars, Matrix, vs…} Bilinen insanlık tarihi ileriden başka herhangi bir yönü göstermemiştir. Aydınlanmayla kurtulduğumuz yanlış inançların yerine kendi isteğimizle koyacağımız hayallerimiz bizi içinde bulunduğumuz boşluktan kurtarabilir. İnsanlığın, durmadan ilerlediği tarih yolculuğunda, yeni durağı ikinci aydınlanma olabilir. Hayallerin hakettikleri saygıyı kazandıkları yeni bir aydınlanma.
Kaynaklar:
Tolkien, John Ronald Reuel, Peri Masalları Üzerine, Altıkırkbeş Yayınları-İstanbul – 1999 www.lnstlibrary.org